7 Mayıs 2012 Pazartesi

Üç Seyahatname Birarada: Seyahatname-i Bahr-i Muhit, Brezilya Seyahatnamesi, Yüz Yıl Önce Güney Amerika

Mühendis Faik, Türk Denizcilerinin İlk Amerika Seferi, Seyahatname-i Bahr-i Muhit, Kitabevi, İstanbul, Ocak 2006, ISBN 975-6403-83-7. 

Bağdatlı Abdurrahman Efendi, Brezilya’da ilk Müslümanlar , Brezilya Seyahatnamesi, Kitabevi, İstanbul, Ocak 2006, ISBN 975-6403-76-4. 


Ömer Lütfi,Yüz Yıl Önce Güney Amerika, Ümitburnu Seyahatnamesi, Kitabevi, İstanbul, Ocak 2006 ISBN 975-6403-80-2. 



Bu ay, dergimizin sayfalarına taşıdığımız üç seyahatname var. Teamül olduğu üzere yazılarımızı bir kitap çerçevesinde kaleme almaktaydık. Ama bu ay ki kitaplarımız birbiriyle yakından alakalı olduğu için beraber değerlendirmeyi uygun gördük. 
18. Yüzyıl sonrası dönemde Osmanlı’nın hasta adam olarak tanımlandığı bilinen bir vak’adır. Bunu daha önce bu sayfalarda dile getirmiştik. Bu ay ki kitaplarımızda bu minval üzerindedir. Bunlardan ilki Ömer Lütfi’nin Yüz Yıl Önce Güney Afrika, Ümit Burnu Seyahatnamesi adlı kitabıdır. Bu seyahatnamenin arka planı seyahatname kadar ilgi çekicidir. İngiliz himayesinde olan Güney Afrika’daki Müslümanlar arasında dini hususlarda çıkan bazı münakaşaların neticesinde İngiliz Kraliçesi, devrin Sultanı Abdülaziz’den bu hususta yardım ister. Sultan, Güney Afrika’ya gitmek üzere dini konularda mütekamil bir kişinin görevlendirilmesini uygun görür. Masrafları Devlet-i Âliyye tarafından karşılanmak üzere Ebubekir Efendi ve ona yardım için Ömer Lütfi görevlendirilir. 1862’de İstanbul’dan yola çıkan Ömer Lütfi ve Ebubekir Efendi, Akdeniz üzerinden Marsilya’ya, oradan Paris’e, daha sonra da Londra’ya yolculuk etmişlerdir. Londra’dan kırk dört günlük uzun bir deniz seyahatinin sonunda Güney Afrika’ya 17 Ocak 1863’de varırlar. Yanlarında götürdükleri dini kitaplarla eğitime başlarlar. Bunun dışında Ömer Lütfi, Güney Afrika’da gezdikleri yerler ve Müslüman cemiyeti hakkında da yazılar kaleme alır. Ömer Lütfi, burada dört sene kaldıktan sonra İstanbul’a dönmek için yola çıkar. Dönüşte Mekke i Mükerrem’e, oradan da Mısır’daki El Ezher Medresesi’ne ilim tahsili için gider. 
Diğer iki seyahatname ise aynı gemide yola çıkan iki Osmanlı memuruna aittir. Devlet-i Âliyye’ye ait Bursa ve İzmir korvetleri, Basra körfezine gitmek üzere 12 Eylül 1865’te yola çıkarlar. Basra’ya Afrika’nın çevresini dolaşarak gitmeyi planlamışlardır. Afrika’nın en batı ucu olan Yeşil Burun civarında büyük bir fırtınaya yakalanan gemiler, kendilerini Güney Amerika’da bulurlar. Brezilya’nın Rio de Jenario şehrinde çeşitli tamirat işlerini yapmak için gemiler burada demir atar. Bu sırada Osmanlı gemisinin şehre geldiğini duyanlar gemiye gelirler. Bunlar arasında Afrikalı Müslümanlar da vardır. Müslüman halk gemideki Osmanlı askerlerine büyük hürmet gösterirler. Seyahatname yazarlarımızdan biri olan ve Bursa korvetinde imamlık vazifesi ifa eden Bağdatlı Abdurrahman Efendi, bazı dini konularda eksikliğini gördüğü Müslüman halkla yakından alakadar olur. Gemilerin tamiri bitip yola çıkmaya hazırlanılırken gemi imamı Abdurrahman Efendi, kaptanın da mutabakatıyla Brezilya’da kalmaya karar verir. Gemi ayrıldıktan sonra buradaki Müslümanların problemlerini çözmek için çaba sarfetmeye başlar. Burada kaldığı süre boyunca Brezilya’da başka bölgelere de gider. Daha sonra da vatana dönmek için yola çıkar. Bu dönüş yolculuğu sırasında “Brezilya Seyahatnamesi” adlı eseri kaleme alır. 
Gemi, imamını Brezilya’da bırakarak yola çıkmış olan Bursa korveti, Basra Körfezi’ne doğru yola çıkar. Gemi, Güney Afrika’ya uğrar. Burada Devlet-i Âliyye’nin görevlendirdiği Ebubekir Efendi gemi mürettebatı tarafından gemide misafir edilir. Güney Afrika’yı geride bırakan gemi, Basra’ya doğru yola çıkar. Bu yolculuğu sırasında gemide bulunan Mühendis Faik, yolculuğun başından itibaren tuttuğu notları Seyahatname-i Bahr-i Muhit adlı eserde toplamıştır. 
Daha önce sadece kitabî bilgiler düzeyinde bilgi sahibi olunan diyarların bil-fiil tecrübe edilmesi, Osmanlı insanında daha sağlıklı intibaların oluşmasını sağlamıştır. Zahmetli tecrübeler neticesinde edinilen bilgi ya da intibaların kitaba dönüşerek bugüne aktarılması sayesindedir ki günümüz okuyucusu da onlardan istifade edebilmektedir. Bu yazının ana konusunu teşkil eden üç eser de bir dönemin zihin dünyasına ışık tutmaları yönüyle belli bir kıymeti ifade etmektedir. Genel itibariyle birbirine yakın zamanlarda kaleme alınmış olan bu üç kitapta Müslüman dünyanın ilgili devirlerdeki ahvaline dair aktarılan bilgiler, geçmişin olduğu kadar bugünün okuyucusu için de ufuk açıcı değerdedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder